Ana içeriğe atla

ŞİİRLERİ







GEREKMEZ

Sağ iken kadrimi bilmeyen kimse
Ölürsem kabrime gelmen gerekmez
Bu kabir bu mezar taşı benimse
Dövünüp ağlayıp ölmen gerekmez

Gam gasavet ile çektik çilemiz
Dost yoluna kurban idi hilemiz
Tutunmaya daim verdik dalımız
İlle de bunları bilmen gerekmez

Dillendik dizeler nağmeler yazdık
Yarını bilerek bu günden çözdük
Az ile yetinip sersefil gezdik
Tarihe yazmışız silmen gerekmez...

BUNANIR OLDUK

Kim kime dum duma almış yürümüş
İnsanlık yerini çıkar bürümüş
Yirminci asırda nesil türemiş
Gördükçe eskiyi aranır olduk

Kamil sözü geçmez oldu cihanda
Eksildik tükendik bittik her yanda
Kaplı kılıç gibi çıkmadık kında
Baş dara girende sınanır olduk...

KÖRÜMÜŞ MEĞER

Bağrı yanıkların dediği kadar
Kör olası gurbet zorumuş meğer
İşlenmiş ilikten beynime kadar
Kavrulur her yanım korumuş meğer

Bir gün alır senden birkaç yılını
Çevirir çıkmaza daim yolunu
Sustururlar bülbül olan dilini
Bol bildiğin dünya darımış meğer...

NASIL ANLATSAM

Şimdiki zamanı nasıl anlatsam
Kime ne demeli bilemiyorum
Cihana kelamım nasıl dinletsem
Yanlıştan doğruyu bulamıyorum

İnsanın gözünü bürümüş para
Kamiller cahile olmuş maskara
Hataya hileye yer vere vere
Doğrunun yerini bulamıyorum...


VARIMIZ BİZİM

Ne kadar met etsem az gelir sana
Gelmiş geçmiş ozan varımız bizim
Kıymetin değişmem bütün cihana
Bizden büyükleri pirimiz bizim

İleriyi gördük öğrendik sizden
Muhabbetle piştik kavrulduk özden
Kişiden insanlık aranır bizden
Yanınızda vardır yerimiz bizim...


EY GAFİL

Başka iş buyurma bize ey gafil
Aşk-ı muhabbettir işimiz bizim
Bu alemde gezdik daim sersefil
Her derde dayanır döşümüz bizim

Biz alır satarız değiliz hancı
Çıkmaz içimizde kederle sancı
Bu halka adanıp olduk hep öncü
Ayık olmaz bir gün başımız bizim

Yağsız yavan yeriz gezeriz tokça
Para pul bilmeyiz görmedik akçe
Bir derdimiz binden biraz büyükçe
Daim bahar yazlar kışımız bizim

Binmeyiz mazlumun zarif dalına
Doğrudan gideriz hakkın yoluna
Asefi kanaat eyler çuluna olmaz han hamamla işimiz bizim...


GİB, OLUR

Sevdalanıp yar aşkına düşenin
Yüreğine hançer değmiş gib olur
Aşkın ateşi ile yanıp pişenin
Bir günü bin yıla saymış gib olur

Mutlu olur sevdiğini gördükçe
Saçını okşayıp elin sürdükçe
Yanaktan gamzeye doğru vardıkça
Leblerin üstüne kaymış gib olur

Hilal kaştan göz üstüne inince
Yürekte alevler çıkıp yanınca
İnce bel üstünde kollar dönünce
Samanlığı seyran saymış gib olur

Yaradan yaratmış bu güzel varı
Dağıtır insanda koymaz efkarı
Asefi dünyanın en cefakarı
Kadınlar cinsine uymuş gib olur


HALDEN BİLMEYENE

Halden bilmeyene hal mı söylenir
Tok acın halinden anlamadıkça
Kamilden cahile söz mü söylenir
Söz yerini bulmaz dinlenmedikçe

Sen başka söylersin o başka anlar
Sohbeti bilmeyen sohbet mi dinler
Bir bir aramızda kaybolur canlar
Cahilin boş lafı önlenmedikçe...

DEĞERLİ TAKİPÇİLERİMİZ YAYINLANAN ŞİİRLERİN TAMAMINA ULAŞMAK İSTERSENİZ 05057345940 NUMARALI TELEFONU ARAYABİLİRSİNİZ KİTAP SATIŞLARIMIZ BAŞLAMIŞTIR. BU ŞİİRLER NOTERCE GÜVENCE ALTINA ALINMIŞ OLUP HERHANGİ BİR YERDE KULLANILMASI BAŞKA KİŞİLERCE KENDİ ŞAHSINA MENSUP OLARAK YAYINLANMASI TAMAMEN YASAK OLUP BUNU YAPAN KİŞİLER HAKKINDA SUÇ DUYURUSUNDA BULUNULACAKTIR...

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

OZANLIK NEDİR?

Ozanlık Aşıklık ve halk ozanlığı Anadolu'da toplumun öncüsü olmuş bir gelenek, halka mal olmuş bir kültürdür. Yaşamını halkla birlikte idame ettiren ozan, sazıyla sözüyle halkın sesidir. Toplumdaki olumlu ya da olumsuz gelişmeler, ozanın sazına, sözüne ve sesine konu olur. Ozanlarımız toplumun sorunlarını dile getirmek, olup biteni daha erken görme ve gelecek nesillere mesaj verme özellikleriyle de tanınmıştır. Böylece halka mal olmuşlardır. Ozanlık geleneğinde tabiat sevgisi vardır, vatan sevgisi vardır, hak sevgisi vardır. Halkın bağrından kopar ve temsil ettiği toplumun sorunlarını, mesajlarını  sazıyla  anlatır. Yaşadıkları dönemlerde her halk ozanının farklı bir yeri vardır. Ama tüm halk ozanlarımızın buluştuğu yer, halkın gönlüdür. Tarih boyunca ozanlık ve halk edebiyatı çeşitli dönemlerden geçmiş ve günümüze kadar gelmiştir. Dünya var oldukça ulusların ozanları ve şairleri de olacaktır. Aşıklık, halk ozanlığı geleneği de süreç içinde siyasi ve ekonomik sorunla...

OZAN ASEFİ KİMDİR?

Elbistan’ın İkizpınar köyünde tarımla uğraşan dokuz çocuklu bir ailenin sekizinci çocuğu olarak 1961 yılında doğdu. İlkokulu üç ayrı okulda bitirdikten sonra tıpkı okul yılları gibi konar göçer bir hayata atıldı. Çobanlık yaptı, çiftçilikle uğraştı. İlkokuldayken babasının kitaplığındaki Karacaoğlan, Köroğlu deyişleri ile tanıştı. Halk müziğine ve saza duyduğu büyük heves, maddi olanaksızlıklar yüzünden on dokuz yaşına kadar şiir okumak , semahlar ve deyişler dinlemekle sınırlı kaldı. Nihayet ondokuz yaşındayken başladığı işinde kazandığı ilk maaşıyla bir saz aldı. Sazı herhangi bir destek almadan kendi imkanlarıyla öğrenip benimsedi. Yirmi yaşından sonra şiir yazmaya başladı.  Şimdilerde kendi yazdığı şiirleri besteliyor ve sazıyla sözüyle dostlara iletiyor...