Elbistan’ın İkizpınar köyünde tarımla uğraşan dokuz çocuklu bir ailenin sekizinci çocuğu olarak 1961 yılında doğdu. İlkokulu üç ayrı okulda bitirdikten sonra tıpkı okul yılları gibi konar göçer bir hayata atıldı. Çobanlık yaptı, çiftçilikle uğraştı. İlkokuldayken babasının kitaplığındaki Karacaoğlan, Köroğlu deyişleri ile tanıştı. Halk müziğine ve saza duyduğu büyük heves, maddi olanaksızlıklar yüzünden on dokuz yaşına kadar şiir okumak , semahlar ve deyişler dinlemekle sınırlı kaldı. Nihayet ondokuz yaşındayken başladığı işinde kazandığı ilk maaşıyla bir saz aldı. Sazı herhangi bir destek almadan kendi imkanlarıyla öğrenip benimsedi. Yirmi yaşından sonra şiir yazmaya başladı. Şimdilerde kendi yazdığı şiirleri besteliyor ve sazıyla sözüyle dostlara iletiyor...
Ozanlık Aşıklık ve halk ozanlığı Anadolu'da toplumun öncüsü olmuş bir gelenek, halka mal olmuş bir kültürdür. Yaşamını halkla birlikte idame ettiren ozan, sazıyla sözüyle halkın sesidir. Toplumdaki olumlu ya da olumsuz gelişmeler, ozanın sazına, sözüne ve sesine konu olur. Ozanlarımız toplumun sorunlarını dile getirmek, olup biteni daha erken görme ve gelecek nesillere mesaj verme özellikleriyle de tanınmıştır. Böylece halka mal olmuşlardır. Ozanlık geleneğinde tabiat sevgisi vardır, vatan sevgisi vardır, hak sevgisi vardır. Halkın bağrından kopar ve temsil ettiği toplumun sorunlarını, mesajlarını sazıyla anlatır. Yaşadıkları dönemlerde her halk ozanının farklı bir yeri vardır. Ama tüm halk ozanlarımızın buluştuğu yer, halkın gönlüdür. Tarih boyunca ozanlık ve halk edebiyatı çeşitli dönemlerden geçmiş ve günümüze kadar gelmiştir. Dünya var oldukça ulusların ozanları ve şairleri de olacaktır. Aşıklık, halk ozanlığı geleneği de süreç içinde siyasi ve ekonomik sorunla...